Olası tüm hastalıkların ilacı denizlerdedir
Günümüzde tıp alanında kullanılan pek çok ilacın etkin maddesi doğadan köken almaktadır. Bunlar arasında sentetik olarak üretilenlerin yanı sıra doğal olarak çok bol bulunan ve doğadan toplanarak üretilmesi halinde üretim maliyeti daha düşük olanlar da bulunmaktadır. Günümüzde homeopatik ve fitoterapik tedavi yöntemleri gibi alternatif tıp yöntemlerinde bu doğal etken maddeler kullanılmaktadır. Bunların dışında modern tıbbın kullandığı pek çok ilacın kökeni de doğada bulunan ve keşfedilen ilaç hammaddelerine dayanmaktadır. Çok klasik bir örnek olarak asetilsalisilik asit, Aspirin’in etken maddesi olup, Salix alba bilimsel adı ile bilinen Aksöğüt ağacının kabuğunda bulunan ve ağrıkesici özelliği olan bir bileşiktir.
Fotoğraf: Ege ve Akdeniz kıyılarımızda yaygın olarak bulunan Sarı Sünger (Agelas oroides) bir çok biyoaktif madde içerren oldukça önemli bir türdür.
Deniz ve okyanuslarda canlıların kendilerini korumak için kimyasal savunma yöntemleri geliştirdikleri bilinmektedir. Bu anlamda denizlerin henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş ilaç hammaddesi deposu olduğu düşünülmektedir. Son 30 yıldır bu konuda pek çok araştırma yapılmış olsa da denizlerde keşfedilmeyi bekleyen sayısız bileşik olduğu bir gerçektir.
Ülkemizde de son yıllarda bu konuda önemli çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemizde bu konudaki öncül sayılabilecek çalışmalardan biri 90’lı yılların başlarında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde bir yumuşakça olan Deniz salyangozundan (Rapana venosa) pıhtılaşmayı önleyici heparin türevi bir madde olan Rapain in elde edilmesi ile ilgili yapılan çalışmadır (Güven ve diğ.1991). Zaman içerisinde bu konuda sularımızda bulunan süngerlerden ilaç hammaddesi olmaya aday içerik elde etmeyi amaçlayan çalışmalar yapılmıştır.
Gökçeada sularından örneklenen Sarı sünger (Agelas oroides) türlerinden altı farklı biyoaktif madde elde edilmiş ve bunların hastalık etkeni olduğu bilinen farklı bakteriler üzerindeki etkileri çalışılmıştır. Sıtma hastalığı yaptığı bilinen protozoon türü ile tüberküloza neden olan ve barsak enfeksiyonuna neden olan bakteri türleri başta olmak üzere çeşitli patojenler üzerinde etkinliği araştırılan bu maddelerin sağlıklı memeli hücreleri üzerinde toksik etki yapmadan patojenler üzerindeki etkinliği kanıtlanmıştır (Taşdemir, ve diğ. 2007).
2010 da Ege kıyılarımızdan toplanan Dysidea avara türü süngerden sitotoksik, antimikrobiyal antienflamatuar ve anti-HIV aktivitesi gibi gibi geniş farmasotik etkilere sahip olan Avarol ve Avarone bileşikleri elde edilmiştir. (Aktaş ve diğ. 2010)
2012 yılında Türkiye Akdeniz ve güney Ege kıyılarından toplanan Sarı sünger, Kırmızı dal süngerler (Axinella damicornis, Axinella cannabina,) Deli sünger türleri (I. fasciculata, I. variabilis, Dysidea avara, Sarcotragus spinulosus) gibi çeşitli süngerlerden elde edilen özütlerin patojenik bakteri ve funguslara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma ile Türkiye sularındaki bulunan süngerlerden bir çok yeni biyoaktif madde elde edilebileceği ve sularımızın bu konuda önemli bir kaynak olduğu ortaya koyulmuştur (Orhan ve diğ. 2012)
Gökçeada süngerlerinden yapılan bir diğer çalışmada ise 6 sünger türünden (Sarcotragus sp., Cacospongia scalaris Axinella cannabina, Ircinia sp., Chondrosia reniformis ve Agelas oroides) elde edilen metanolik özütlerin patojenik gram – ve gram + bakteriler üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu süngerlerden elde edilen biyoaktif maddelerin söz konusu patojenler üzerinde güçlü antibiyotik etkilerinin rapor edildiği çalışmada Gökçeada sularındaki süngerlerin antibiyotik madde eldesi için önemli bir potansiyele sahip olduğu vurgulanmıştır (Altuğ ve diğ. 2012).
Akdeniz ve Ege kıyılarımızda yaygın olarak bulunan Deli sünger (Ircinia oros) türünden izole edilen Penicillum sp. türü bir fungustan ise fusairelin benzeri bir bileşik izole edilmiş olup bu biyoaktif maddenin farelerde lenfoma hücreleri üzerinde sitotoksik etki gösterdiği saptanmıştır (Chen, ve diğ. 2015).
Ircinia oros ile yapılan son çalışmada ise Gökçeada kıyılarından toplanan bu türden sesterpenoid türevi ircinin-1 ve ircinin-2 olarak adlandırılan iki yeni ircinialactam biyoaktif madde sentezlenmiştir. Bu bileşiklerin ülkemizde Urfa çıbanı olarak ta bilinen leşmanya hastalığına, uyku hastalığına ve sıtmaya karşı orta derecede etki gösteren leishmanisidal, tripanokidal ve antiplazmodiyal aktivitelera sahip olduğu bildirilmiştir (Chianese, ve diğ. 2017)
Yapılan çalışmalar göstermektedir ki denizel canlılar hem çeşitlilik olarak hem de ürettikleri biyoaktif maddeler açısından karasal ortamdan çok daha büyük bir kaynaktır. Denizler ve okyanusların yeryüzünün %70 inden fazlasını kapladığını ve karasal kütlenin yaklaşık 14 katı olduğunu düşünüldüğünde bu fark daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Deniz ve okyanuslar hakkında bildiklerimiz ise çok azdır. Sonuç olarak gezegenimizin bu büyük parçası henüz tam olarak araştırılmamıştır. gerçekleştirilmiş olan sınırlı sayıdaki çalışmalar ise umut vericidir. Diğer yandan ülkemiz farklı oşinografik özelliklerde deniz ve kıyılara sahiptir. Bu farklı nitelikteki bölgeler farklı türlere dolaysıyla farklı biyoaktif madde içeriklerine sahip çok büyük bir kaynaktır. Ancak unutulmamalıdır ki süngerler gibi sabit yaşayan canlılar bütün bu zengin biyokimyasal içeriklerine karşın sabit olarak yaşayan canlılar olup çevresel değişimlere yüksek oranda duyarlıdır. Gerek insan etkisiyle gerek ise doğal olarak yaşam ortamlarında meydana gelecek kirlilik, sıcaklık değişimi ve bunun gibi radikal değişiklikler bu canlıların doğal olarak ürettikleri biyoaktif maddelerle birlikte yok olmasına da neden olacaktır. Dünyanın gördüğü en büyük salgın hastalığın karşısında neredeyse çaresiz kaldığımız şu günlerde olası ilaçların kaynağı olan denizlerimizin ne kadar kıymetli ve yaşamsal öneme sahip olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Gezegendeki varlığımızın genel anlamda doğanın ama özellikle de denizlerimizin ve denizel ekosistemimizin sağlıklı olmasına bağlı olduğu ortadadır. En büyük yaşam desteğimiz olan denizlerimizin sağlıklı kalması bizim de sağlıklı kalmamızın vazgeçilmez koşuludur. Denizlerimizi anlamak ve korumak zorundayız bunun tek yolu da daha çok araştırma yapmak ve daha çok bilgi sahibi olmaktır. Temiz ve sağlıklı yarınlar dileğiyle.
Kaynakça:
Aktaş, N., Gözcelioğlu, B., Zang, Y., Lin, W.H. ve Konuklugil, B. 2015. Avarone and Avarol from the Marine Sponge Dysidea avara Schmidt from Aegean Coast of Turkey FABAD J. Pharm. Sci., 35, 119-123
Altuğ, G., Çiftçi Türetken, P.S., Gürün, S., Kalkan, S., Topaloğlu, B. 2012. Screening of Potential Anti-Bacterial Activity of Marine Sponge Extracts from Gökçeada Island, Aegean Sea, Turkey. In Turan, C. (Ed.) First National Workshop on Marine Biotechnology and Genomics. Published by Turkish Marine Research Foundadtion Publication No: 36. pp: 39-53, ISBN: 978-975-8825-281
Chen, H., Aktas, N., Konuklugil, B., Mándi, A., Daletos, G., Lin, W., Dai, H., Kurtán, T.,
Proksch, P. 2015. A new fusarielin analogue from Penicillium sp. isolated from the Mediterranean sponge Ircinia oros, Tetrahedron Letters.doi:http://dx.doi.org/10.1016/j.tetlet.2015.07.072
Chianese, G., Silber, J., Luciano, P., Merten, C., Erpenbeck, E., Topaloğlu, B., Kaiser, M., Taşdemir, D. 2017. Antiprotozoal Linear Furanosesterterpenoids from the Marine Sponge Ircinia oros. J. Nat. Prod. 80, 9, 2566-2571.
Güven, K.C.,Özsoy, Y.,Öztürk, B., Topaloglu, B., Ulutin,O.N.1991. Raparin, a new heparinoid from Rapana venosa (Valenciennes) Pharmazie, 46 (7), 547-548
Orhan, İ.E., Özçelik, B., Konuklugil, B., Putz, A., Kaban,Ü.G. ve Proksch, P. 2012. Bioactivity Screening of the Selected Turkish Marine Sponges and Three Compounds from Agelas oroides. Rec. Nat. Prod. 6:4. 356 -367
Taşdemir, D., Topaloglu,B., Perozzo, R., Brun, R., O’Neill, R., Carballeira, N.M. Zhang, X., Tonge, P.J. ve Rüedi, P.2007. Marine Natural products from the Turkish sponge Agelas oroides that inhibit the enoyl reductases from Plasmodium falciparum, Mycobacterium tuberculosis and Escherichia coli. Bioorganic & medicinal chemistry. 11/1: 6834-6845