01.07.2019

TÜRK DENİZ ARAŞTIRMALARI VAKFI

 DİYOR Kİ…

Türkiye denizleri giderek artan ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. Bunlar kara kökenli kirlenme, aşırı avcılık, kıyıların tahribi, yabancı denizel türlerin girişi ve başlı başına bir tehdit olan iklim değişikliğidir. Bir yarımada olan ülkemiz bu tehditlere kayıtsız kalamaz. Bu konuda “ulusal bir seferberlik” gerektiğine inanıyoruz.

Karadeniz’de evsel arıtma eksikliği yanında katı atıklar da düzensiz depolamayla genellikle de denize atılarak bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda gerekli yatırımların tamamlanması şarttır. Ayrıca, yasadışı ve kayıt dışı aşırı balıkçılık nedeniyle canlı kaynaklarımız hoyratça tüketilmektedir. Hedef dışı avcılık azaltılmalıdır. Balıkçılığımızın kalbi olan bu denizde hiçbir deniz koruma alanımız yoktur. Oysa bu bir temel şarttır.

Tüm kıyıları ile ülkemize ait olan Marmara Denizi’nde çözünmüş oksijen eksikliği nedeniyle “ hidrojen sülfür” (H2S) gazı oluşmaya başlamıştır. 1985 yılında 15 metre olan ışık geçirgenliği günümüzde 2 metreye inmiştir. Bu denizde canlı kaynaklarımızın stokları yıpranmış, sürdürülebilir olmaktan çıkmış ve denizel gıda güvenliğimiz de tehdit altına girmiştir. Marmara’da 100 kadar yabancı denizel türün girişinin azaltılması için ticaret gemilerinde “balast suyu” değişiminin bu denizde durdurulması şarttır.

Marmara korunmayı bekliyor!

Marmara Denizi’nin korunması, Karadeniz ve Ege Denizi’ni de “olumlu yönde” etkileyecektir. Her tarafı ülkemize ait olan Marmara Denizi’nin korunması için bir eylem planına ve koruma alanlarına gerek vardır.

Ege ve Akdeniz’de turizmde mukayeseli üstünlüğümüzü sağlayan “temiz kıyı ve deniz suyu imajımız” artan kirlilik ve betonlaşma nedeniyle bitmek üzeredir. Türkiye’nin 28 ili ve 196 ilçesi deniz kıyısındadır ve her yıl artan evsel atıklarla ekosistem geri dönülmez bir şekilde hasar görmektedir. Evsel atıkların tam olarak bertaraf edilmesi için gerekli yatırımların yapılması şarttır.

Ege ve Akdeniz kıyılarımızda gemi kökenli kirlenmenin önlenmesi amacıyla geliştirilen “Mavi Kart” uygulaması gözden geçirilmeli ve buna bağlı olarak limanlardaki alım tesisleri etkin hale getirilmelidir. Mavi Kart uygulaması mevcut haliyle “amacına ulaşamamaktadır.”

Plastik atıklar için eylem planı şart!

Denizlerimizin en derin noktalarında bile plastik atıklara rastlanılmaktadır. Plastiklerin azaltılmasına ilişkin uygulanabilir bir eylem planı ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından hazırlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Tek kullanımlık plastiklerin ithalatı ve kullanımı sınırlandırılmalıdır.

Denizlerimize artarak yerleşen yabancı deniz canlılarının yayılımında denizlerimizin doğal direncinin başta kirlenme nedeniyle azalmasının büyük etkisi vardır. Birçok yabancı türün yıkıcı ekonomik ve ekolojik etkileri daha şimdiden görülmektedir.

Denizlerimizin korunması sadece beslenme ve ticaret için değil yaşamımıza yön veren küresel iklimi düzenlediği için de son derece önemlidir. Bu konu politika üstü olup tüm toplumu ilgilendirmektedir.

Deniz ulaşımına ağırlık verilmelidir…

İklim değişikliği hedeflerine de yardımcı olmak için deniz ulaşımının teşvik edilmesini ve toplu taşımanın özendirilmesini, dolayısıyla karbon ayak izlerimizi azaltmayı önermekteyiz

Ülkemizin mavi ekonomi ve mavi büyümeden pay alabilmesi ve küresel ölçekte rekabet edebilmesi için denizlerden sürdürülebilir biçimde yararlanmayı hedefleyen, uzun erimli bir stratejiye ihtiyaç duyulmaktadır. Katma değerli ürün üreten ve dünya ile rekabet edebilen bir deniz endüstrisinin geliştirilmesi için ortak aklı harekete geçirmeliyiz.

Vakfımız, Anadolu’muzun güvenliğinin denizlerdeki gücümüze bağlı olduğunun bilincinde olarak, deniz hak ve menfaatlerimizin korunması konusunda evvela ve en evvela bilimsel gücümüzün artırılmasına inanmaktadır. Bu kapsamda deniz araştırmalarına daha fazla bütçe ayrılmalı ve öncelikli destek kapsamına alınmalıdır. Denizlerini bilmeyen bir ülke denizlerini koruyamaz ve sürdürülebilir bir şekilde kullanamaz.

DENİZCİLİK VE KABOTAJ BAYRAMI’MIZ KUTLU OLSUN!