Okyanusun Sesi Olmak: Üçüncü Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansına Dair Notlar
Seyhan Gül Yılmaz & Berilşah Karan, Temmuz 2025
LLM, Araştırmacıları, LexMaris
Bir an için gözlerinizin önüne bir dünya haritası getirin. Şimdi o haritadan mavi olan her yeri silin. Atlas Okyanusu yok, Akdeniz yok, Karadeniz yok, Pasifik, Hint Okyanusu, Ege… Hepsi silinmiş. Ne kaldı geriye? Kıta şekilleri bile anlamsızlaştı değil mi? Oysa gezegenimizin üçte ikisini kaplayan bu mavi örtü – denizlerimiz – yalnızca bir manzara değil; hayatın kaynağı, iklimin dengeleyicisi, oksijenin üreticisi, gıdanın sağlayıcısı… Ancak bugün, bu yaşam kaynağı sessiz bir çöküşün eşiğinde.
Aşırı avlanma, plastik kirliliği, okyanus asitlenmesi, istilacı türler, denizel habitat tahribatı ve iklim değişikliğinin tetiklediği insan kaynaklı baskılar, denizlerimizi her geçen gün biraz daha tüketiyor. Üstelik bu mavi dünyamız hakkında, hâlâ uzay hakkında bildiklerimizden daha az şey biliyoruz.
Eğer bugün gerekli adımları atmazsak, yarının çocukları ne mercanları tanıyacak, ne balinaları görecek, ne de bir denizyıldızına dokunabilecek. Onlara yalnızca fotoğraflar kalacak; tıpkı bugün dinozorları anlattığımız gibi.
İşte denizlerimizin bu sessiz çığlığına ses olmak için, Birleşmiş Milletler çatısı altında 25 Eylül 2015 tarihinde New York’ta düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde, 2030 yılına kadar Dünya üzerindeki yoksulluğun sona erdirilmesinden çevrenin korunmasına, refahın adil paylaşılmasından barışın sağlanmasına 17 amaç ve 169 hedeften oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) arasında SKA 14: Sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını koruma ve sürdürülebilir kullanımı hedeflerden biri olarak kabul edilmiştir. Bugün, SKA 14, diğer 16 SKA arasında en az finanse edilen hedeflerden biri olup, bu konuda ülkelerin, özel sektörlerin, üniversitelerin ve tüm paydaşların harekete geçirilmesini, taahhütlerin artırılmasını, bilimsel verilerin paylaşılmasını ve somut adımların atılmasını desteklemek adına 2017 yılından beri iki yılda bir düzenlenmektedir.
2017 yılında İsveç ve Fiji’nin ev sahipliğinde New York’ta ve 2022 yılında ise Portekiz ve Kenya’nin ev sahipliğinde Lizbon’da düzenlenen ilk iki konferansın ardından Üçüncü Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı (UNOC3) Kosta Rika ve Fransa’nın ev sahipliğinde 9-13 Haziran 2025 tarihleri arasında Fransa’nın Nice şehrinde düzenlendi. 17 SKA’dan biri olan ve aynı zamanda en az fonlanan SKA 14 kapsamında düzenlenen UNOC3, 175 devletten temsilciler, 75 devlet ve hükümet başkanı da dahil olmak üzere 14.000’den fazla delege ve gözlemciyi bir araya getirdi. BM Genel Sekreteri António Guterres açılış konuşmasında, bu durumun değişmesi gerekliliğini vurgulayarak, artan kamu finansmanına, kalkınma bankalarından daha fazla destek sağlanmasına ve özel sektörün cesur hamlelerine duyulan ihtiyaca işaret etmiş ve bütün ülkeleri aksiyon almaya çağırmıştır.
Ana teması ‘okyanusun korunması ve sürdürülebilir kullanımı için eylemlerin hızlandırılması ve tüm aktörlerin harekete geçirilmesi’ (Accelerating action and mobilizing all actors to conserve and sustainably use the Ocean) olan 2025 BM Okyanus Konferansı, sürdürülebilir kalkınma ile birlikte denizlerin ve deniz kaynaklarının korunması için acil önlemlerin alınmasını ve etkin uygulama için yeni mekanizmaların belirlenmesini amaçlamaktadır. Konferans, bir açılış bölümü, on adet genel oturum, on adet Okyanus Eylem Paneli ve bir kapanış bölümünden teşekkül etmiştir.
Yüksek düzeyli temsilcilerin katılım sağladığı açılış oturumunda, okyanusları korumanın sadece bir tercih değil ekonomik ve ahlaki bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Kosta Rika Başkanı Robles okyanusların korunmasını gündemin parçası değil, gündemin kendisi olduğunu vurgulamıştır. Benzer şekilde Fransa Cumhurbaşkanı Macron da Okyanusların satılık olmadığından ve derin deniz dibi madenciliği faaliyetlerinin çevresel etkileri değerlendirilmeden başlatılmamasına yönelik moratoryuma yönelik gereklilikten bahisle, sağlıklı ve üretken bir okyanus için acil ve iddialı bir eylem planına ihtiyaç olduğunu açıklamıştır.
Konferans boyunca, ülke delegasyonları ile akredite kurumların katılımına açık olan Mavi Alan’da düzenlenen Okyanus Eylem Panelleri’nde aşağıdaki başlıklar tartışılmıştır.
1) Derin deniz ekosistemleri de dahil olmak üzere deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunması, sürdürülebilir yönetimi ve restorasyonu
2) Okyanus sağlığı için bilim-politika arayüzünü güçlendirmek amacıyla okyanusla ilgili bilimsel iş birliği, bilgi, kapasite, deniz teknolojisi ve eğitimin artırılması
3) SKA14’ü desteklemek üzere okyanus eylemleri için finansmanın sağlanması
4) Özellikle kara kökenli faaliyetlerden kaynaklanan her türlü deniz kirliliğinin önlenmesi ve önemli ölçüde azaltılması
5) Küçük ölçekli balıkçıların desteklenmesi de dahil olmak üzere sürdürülebilir balıkçılık yönetiminin teşvik edilmesi
6) Kimseyi geride bırakmadan, sürdürülebilir okyanus temelli ekonomilerin, sürdürülebilir denizyolu taşımacılığının ve kıyı topluluklarının dayanıklılığının güçlendirilmesi
7) Okyanus, iklim ve biyolojik çeşitlilik bağlantılarından yararlanılması
8) Özellikle bölgesel ve alt bölgesel düzeyde olmak üzere her türlü iş birliğinin teşvik edilmesi ve desteklenmesi
9) 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde yer aldığı şekliyle uluslararası hukuku uygulayarak okyanusların ve okyanus kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımının iyileştirilmesi
10) Yoksulluğun azaltılması ve gıda güvenliği için okyanustan elde edilen sürdürülebilir gıdanın rolünün güçlendirilmesi
UNOC3 Kapsamında Düzenlenen Özel Etkinlikler
Konferansa paralel olarak; üç adet özel etkinlik gerçekleştirilmiştir. UNOC3 öncesinde 4-6 Haziran tarihleri arasında düzenlenen “Tek Okyanus Bilimi Kongresi” (One Ocean Science Congress), SKA 14’ün uygulanmasına yönelik teknik ve siyasi hazırlık sürecine katkı sunan çok paydaşlı bir istişare platformu işlevi görmüştür. Konferansta okyanus-iklim ilişkisi, mavi ekonomi, deniz kirliliğiyle mücadele ve bilim-politika arayüzü gibi kritik temalar ele alınarak, Üçüncü BM Okyanus Konferansı’nın öncelikli gündem konularının çerçevesi şekillendirilmiştir.
7 Haziran’da düzenlenen “Deniz Seviyelerinde Yükselme ve Kıyı Direnci Koalisyonu Zirvesi” (Ocean Rise & Resilience Coalition Summit) deniz seviyesinin yükselmesiyle tehdit altındaki büyük kıyı şehirleri, bölgeler ve ada devletlerinden seçilmiş temsilcileri ve yetkilileri bir araya getirmiştir. Etkinliğinin asıl amacı, somut projelerinin tasarlanması ve uygulanmasının desteklenmesi amacıyla karar alıcılar ve paydaşları bir araya getirecek bir girişim olan Deniz Seviyesinde Yükselme ve Kıyı Direnci Koalisyonu’nun resmi olarak kurulması olmuştur. Deniz seviyesindeki artışa karşı gerekli dönüşümlerin planlanması ve hayata geçirilmesi konusunda kıyı şehirlerine destek sağlanması amaçlanmıştır. Bu etkinlik, kıyı bölgelerinin iklim değişikliğine karşı daha dayanıklı hale gelmesi adına küresel işbirliğini teşvik etme noktasında önemli bir adım sayılmalıdır.
7-8 Haziran tarihlerinde Monako’da düzenlenen “Mavi Ekonomi ve Finans Forumu” (Blue Economy and Finance Forum) ise hükümet başkanlarını, iş dünyasını, finans sektörünü ve sivil toplumu bir araya getirerek deneyimlerini paylaşmalarını ve denizlerin sağlığını geri kazandıracak çözümlerin nasıl artırılabileceği gündemleri ele alınmıştır. Limanlar, sürdürülebilir balıkçılık, deniz taşımacılığı, enerji dönüşümü, turizm ve plastik kirliliğinin azaltılması gibi alanlarda acil çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulanmış, krizlerin ve politikaların yatırım önündeki engelleri nasıl artırabileceğine değinilmiştir. Bununla birlikte, mavi ekonomiyi ileriye taşıyabilmek için koalisyonlar ve ittifaklar içinde çalışmanın değerini de ön plana çıkarılmıştır.
8 Haziran Dünya Okyanus Günü
Üçüncü BM Okyanus Konferansı kapsamında 8 Haziran Dünya Okyanus Günü uluslararası düzeyde denizlerin korunmasına yönelik politik taahhütlerin ve bilimsel iş birliğinin vurgulandığı bir platform işlevi görmüştür. Bu tarih, özellikle okyanus ekosistemlerinin sürdürülebilirliği, denizel biyoçeşitliliğin korunması ve plastik kirliliğiyle mücadele gibi öncelikli konulara ilişkin çok taraflı müzakerelerin görünürlüğünü artırmak amacıyla değerlendirilmiş; gençlik, sivil toplum ve akademi gibi paydaşların katılımıyla deniz çevresinin korunmasına yönelik küresel farkındalık güçlendirilmiştir.
Okyanus Konferansı kapsamında katıldığımız okyanus aksiyon panelleri ve resmi toplantılar dışında şehrin farklı yerlerinde eş zamanlı düzenlenen birden fazla etkinlikte de bir hafta boyunca gündemde olan birçok konuya değinilmiştir; STK’lar, ülke delegasyonları ve birçok farklı kuruluş düzenledikleri yan etkinliklerle deniz çevresinin korunması, sürdürülebilir balıkçılık, derin deniz dibi madenciliği, deniz kirliliği, biyoçeşitliliğin korunması vb. birçok konuda paneller düzenlenmiştir.[1]
BBNJ Anlaşması: 60 Ülke Hedefine Doğru
Konferans boyunca belki de en çok gündemde olan konulardan biri olan BBNJ Anlaşması, ulusal deniz yetki alanlarının ötesindeki deniz alanlarının etkin biçimde korunabilmesini sağlayacak hukuki zemini oluştururken deniz genetik kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı için bir yönetim çerçevesi getirerek, bu kaynakların gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak bir sistem inşa eder. BBNJ Anlaşması, açık denizlerde deniz çevresinin korunması amacıyla deniz koruma alanları dahil olmak üzere alan temelli yönetim araçlarının (ABMT) nasıl hayata geçirileceğini, çevresel etki değerlendirmesi ile stratejik etki değerlendirmesinin hangi koşullarda yapılacağını düzenler. Ayrıca, deniz genetik kaynaklarını, deniz dibi mineralleri gibi insanlığın ortak mirası olarak kabul ederek, bu kaynaklardan elde edilen faydaların ülkeler arasında hakkaniyete uygun biçimde paylaşılmasını; kapasite geliştirme ve teknoloji transferi gibi hususları da kapsamına alır. Bu bağlamda, BBNJ Anlaşmasının yürürlüğe girmesinin önemi konferans boyunca farklı platformlarda ve toplantılarda defaatle dile getirilmiştir. BBNJ Anlaşmasının deniz çevresinin ve biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik güncel uluslararası, bölgesel ve ulusal düzene katkıları, BBNJ Anlaşması yürürlüğe girdikten sonra uygulamada kapasite geliştirme ve teknoloji transferi konularında özellikle gelişmekte olan ülkeleri bekleyen zorluklar, STK’lar ve ülke delegasyonlarından temsilcilerin katıldığı farklı etkinliklerde dile getirilmiştir.
BBNJ Anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile birlikte, okyanusların yeniden sağlığına kavuşmasına yönelik küresel, bölgesel ve ulusal çabalara kazandıracağı ivme konferans boyunca önemli bir gündem konusu olmuştur. Deniz koruma alanları (Marine Protected Areas-MPAs) da dahil olmak üzere açık denizlerde alan temelli yönetim araçlarının oluşturulmasına yönelik ilk uluslararası hukuki zeminin de bu antlaşma ile sağlanacak olması 2022’de kabul edilen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi (GBF) doğrultusunda, 2030’a kadar okyanusların en az %30’unun korunması (30×30) hedefinin gerçekleşmesi açısından hayati bir rol oynamaktadır. 2025 BM Okyanus Konferansı’nın amaçlarından birisi ise BBNJ Anlaşmasının yürürlüğe girmesi için en az 60 ülke tarafından onaylanması hedefine ulaşmaktı. Konferans boyunca 19 ülke BBNJ Anlaşmasını onayladığını duyurmuş olup, onaylayan ülke sayısı Avrupa Birliği dahil 51’e yükselmiştir[2]. Türkiye de 27 Eylül 2024 tarihinde BBNJ Anlaşması’nı imzalamıştır, ancak henüz onay sürecini tamamlamamıştır. 2023 yılında kabul edilmesinden bu yana rekor sürede çok sayıda ülke tarafından onaylanan bu tarihî anlaşmanın yürürlüğe girmesi için artık yalnızca birkaç ülkenin daha onayı gerekmektedir.
Deniz Koruma Alanları ve Sürdürülebilirlik İçin Yeni Taahhütler
Konferans boyunca sadece BBNJ Anlaşmasının hayata geçmesini hızlandırmak değil, tüm denizlerimizde etkili bir şekilde deniz koruma alanlarının (DKA) kurulması, yönetilmesi için gerekli adımların atılması yönünde görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler sırasında Avrupa Komisyonu okyanusların korunması, bilimsel araştırmalar ve sürdürülebilir balıkçılığı desteklemek amacıyla bir milyar avroluk yatırım taahhüdünde bulunurken; Fransız Polinezyası, yaklaşık beş milyon km²’lik alanı kapsayan dünyanın en büyük deniz koruma alanını oluşturacağını duyurmuştur. Bu alanın 1,1 milyon km²’den fazlası tam veya yüksek düzeyde koruma altında olacağı belirtilmiştir. Kolombiya, São Tomé ve Príncipe ile Tanzanya tarafından da yeni deniz koruma alanlarını da ilan edileceği duyurulmuştur. Şili, Juan Fernandez Deniz Koruma Alanı’nın genişletilmesine yönelik planlarını açıklamıştır. Juan Fernandez Deniz Koruma Alanı’nın genişletilmesi, yerel topluluğun okyanusu koruma konusundaki çabalarının bir takdiri niteliğindedir. Bu genişleme, Şili’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki koruma oranını %50’nin üzerine çıkaracak önemli bir karardır. Birleşik Krallık Hükümeti, 41 Deniz Koruma Alanında dip trol balıkçılığını yasaklama niyetini açıklamıştır. Hükümetin önerisi, İngiltere denizlerinde 30.000 km²’lik alanı kapsayan ekolojik olarak hassas ve savunmasız deniz tabanı habitatlarına odaklanacak. Ayrıca, 11 ülke küresel okyanus eylemi kapsamında iklim dirençli resifleri koruma sözü vermiştir. Sadece kıyı devletleri değil denize kıyısı olmayan devletler de başta İsviçre, Butan ve Avusturya olmak üzere denizleri korumak için önemli adımların atılmasında etkin rol alacaklarını duyurmuşlardır. Almanya, Baltık ve Kuzey Denizi’ndeki su altı mühimmatlarının temizlenmesi amacıyla 100 milyon avroluk bir program başlatmıştır. Yeni Zelanda, Pasifik’te okyanus yönetişimini güçlendirmek üzere 52 milyon dolarlık taahhütte bulunurken, İspanya beş yeni deniz koruma alanı ilan etmiştir. Panama ve Kanada öncülüğünde 37 ülkeden oluşan bir koalisyon, su altı gürültü kirliliğiyle mücadele amacıyla “Sessiz Okyanus için Yüksek Hedef Koalisyonu”nu kurdu. Endonezya ve Dünya Bankası, mercan resiflerinin korunmasını desteklemek amacıyla “Mercan Bonosu” girişimini başlatmıştır. Bunlara ek olarak, okyanus temelli sürdürülebilir turizmi teşvik etmeyi hedefleyen Ocean Tourism Pact (Okyanus Turizmi Paktı) ile mavi ekonomiye yönelik yatırımları destekleyecek One Ocean Finance Facility (Tek Okyanus Finansman Mekanizması) adlı yeni girişimler de kamuoyuna duyurulmuştur.
UNOC 3 Kapsamında Akdeniz Günü ve Barselona Sözleşmesi’nin 50. Yılı

BM Okyanus Konferansı devam ederken 10 Haziran’da Akdeniz Günü çeşitli yan etkinliklerle gün boyu kutlanmıştır. On iki Akdeniz ülkesinden bakanlıklar da dahil olmak üzere üst düzey temsilciler bu etkinliklere katılmıştır. Akdeniz Günü aynı zamanda Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Sözleşmesi olan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) çatısı altında ilk bölgesel deniz koruma sözleşmesi olma özelliğini haiz Barselona Sözleşmesinin 50. yılını kutlamaya da vesile olmuştur. Bu minvalde Barselona Sözleşmesi çatısı altındaki başarılar, hedefler ve gelecek yol haritası Barselona Sözleşmesi Sekretaryası, bölgesel aktivite merkezleri ve sözleşmeye taraf devletlerin temsilcileri tarafından gün boyunca devam eden etkinliklerle ele alınmıştır.
UNOC 3’te Derin Deniz Tartışmaları ve Derin Deniz Madenciliği
Konferans boyunca birçok katılımcı, deniz çevresinin ayrılmaz bir parçası olan derin deniz tabanına odaklanılması gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Delegeler, UNOC2’de yalnızca birkaç devletten oluşan moratoryum çağrısının bugün itibarıyla 37 devlete ulaşan bir koalisyona dönüştüğüne dikkat çekerken, derin deniz madenciliğine moratoryum ilan edilmesine bağlılıklarını ortaya koymuştur. Öte yandan bazı delegeler ise, Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi’nin (ISA) çalışmalarına olan güvenlerini dile getirmiştir. Uluslararası hukuka bağlı kalmanın ve çok taraflılık ilkesini korumanın gerekliliği ile tek taraflı hareket etmenin doğurabileceği riskler vurgulanırken BM Genel Sekreteri António Guterres, açılışta yaptığı konuşmada, derin denizlerin yeni bir “Vahşi Batı”ya dönüşmemesi gerektiğinin altını çizmiştir. ISA Genel Sekreteri Leticia Carvalho da yaptığı konuşmada derin denizin kurallara ihtiyaç duyduğunun altını çizerek, ISA’nın Saha’daki sorumluluğunun temenni niteliğinde bir ilke değil, bağlayıcı bir yükümlülük olduğunu ve bu nedenle Saha üzerindeki egemenlik iddialarını ve çok taraflı uzlaşı dışında gerçekleştirilecek her türlü faaliyeti yasakladığını ifade etmiş ve Carvalho, tüm aktörleri derin deniz tabanı ve kaynaklarının ortaklaşa yönetimi için birlikte çalışmaya davet etmiştir[3]. Öte yandan, UNOC 3 devam ederken derin deniz madenciliğine moratoryum üzerine birçok önemli an yaşanmıştır. Konferans devam ederken, Fransa’nın en büyük iki bankası ve kamu yatırım kurumu da dahil olmak üzere üç büyük Fransız finans kuruluşu, derin deniz madenciliğine fon sağlamayacaklarını ve destek vermeyeceklerini açıklamıştır[4]. Artan uluslararası baskıya rağmen kabul edilen politik deklarasyonda ise Saha’da moratoryum çağrısına ilişkin bir vurgu yer almamaktadır.
Sürdürülebilir Balıkçılıkta Kapsayıcı Yönetim
Beşinci Okyanus Panelinde, sürdürülebilir balıkçılık yönetimi ve küçük ölçekli balıkçıların desteklenmesi çok boyutlu olarak ele alınmıştır. Vietnam ve Hırvatistan’ın eş başkanlığında yürütülen oturumda, bilim temelli, ihtiyatlı ve kapsayıcı yönetişim yaklaşımlarının gerekliliği vurgulanmıştır. Aşırı avcılık, IUU (yasadışı, kuraldışı, kayıtdışı) balıkçılık ve veri eksikliği temel zorluklar olarak öne çıkarken, FAO 2025 Dünya Balıkçılık Raporu aracılığıyla 2.570 balık stokuna dair biyolojik sürdürülebilirlik verileri paylaşıldı. Pasifik Adaları ve AB temsilcileri bölgesel yaklaşımların önemine değinirken, sosyal adalet temelli “mavi ekonomi” vizyonu kapsamında küçük ölçekli balıkçıların hakları, topluluk temelli yönetişim, teknolojiye erişim ve veri paylaşımı gibi konular gündeme taşınmıştır. Katılımcılar, kadınlar, gençler ve yerli halkların karar alma süreçlerine katılımının güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda, balıkçılık sübvansiyonlarına ilişkin DTÖ Anlaşması’nın onaylanması çağrısı yapılırken, derin deniz madenciliğine karşı da güçlü bir duruş sergilenmiştir. Panelde öne çıkan ortak mesaj, küçük ölçekli balıkçıların desteklenmesinin ikincil bir konu değil, sürdürülebilir balıkçılığın ön koşulu olduğudur. Fakat Nice’de kabul edilen Deklarasyon incelendiğinde, “sürdürülebilir balıkçılık ve su ürünleri sistemlerinin sağlanması için kararlı ve ortak eylem” çağrısında bulunulduğu ve aşırı avlanma ile IUU balıkçılık gibi zorlukları kabul edildiği görülmüştür. Ancak bu atıflar olumlu karşılanmış olsa da, bu sorunların üstesinden gelmek için somut taahhütlerle desteklenmemiştir. Ayrıca deklarasyon, dip trolü, yüksek yan av oranları ve seçici olmayan av araçları gibi okyanus ekosistemlerine zarar veren ve deniz canlılarını tehdit eden zararlı balıkçılık uygulamalarının tam kapsamını ortaya koymaktan da geri durmaktadır. Gerçek anlamda sürdürülebilir balıkçılığa ulaşmak için bu zararlı uygulamaların aşamalı olarak kaldırılmasına yönelik daha güçlü taahhütler gereklidir. Bu konuda gereken liderliğe bir örnek, karasularında dip trolü ve tüm endüstriyel balıkçılığı yasaklayacağını açıklayan Gana Hükümeti ile konferans sırasında 41 Denizel Koruma Alanı’nda dip trolünü yasaklayacağını taahhüt eden Birleşik Krallık’tır. Ayrıca, sucul hayvan refahına ilişkin hususlar deklarasyon boyunca dikkate alınmamıştır. Sucul türler için bu, daha insancıl avlama ve öldürme tekniklerinin yanı sıra yan avı ve acıyı azaltan balıkçılık yöntemlerini içerebilir. Deklarasyon aynı zamanda, tüketim alışkanlıklarında değişiklikler yoluyla sömürü baskısını azaltma ihtiyacına da değinmemiştir. Bu, okyanus yönetişimini yalnızca ekosistem sağlığı için değil, aynı zamanda hissedebilen deniz canlılarının kendi hakları açısından da korumaya yönelik etik standartlarla uyumlu hale getirmek için kaçırılmış bir fırsattır.
Plastik Kirliliğiyle Mücadelede Küresel Bağlayıcı Anlaşma İhtiyacı ve Bütüncül Yaklaşım
Konferans boyunca gerek toplumsal farkındalığı artırmak için etkinlikler düzenlenen Yeşil Alandaki sunumlarda gerekse Okyanus Eylem Panelleri’nde sık sık değinilen plastik kirliliği, deniz çevresi dâhil olmak üzere yüksek ve giderek artan seviyelere ulaşarak çevre, ekosistemler ve sürdürülebilir kalkınma üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktadır[5]. Bu küresel sorunun etkin şekilde ele alınmasının önemi uluslararası düzeyde giderek daha fazla kabul görmektedir. Toplantı boyunca, gerek açılış konuşmalarında gerekse düzenlenen panellerde deniz ekosistemleri ve insan sağlığı için giderek artan bir tehdit olan plastik kirliliğiyle mücadele için bağlayıcı bir uluslararası anlaşma çağrısında bulunulmuştur. Bu kapsamda, plastiğin tüm yaşam döngüsünü kapsayan bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi öngörülmektedir. Bu doğrultuda, 2 Mart 2022 tarihinde Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi tarafından kabul edilen 5/14 sayılı karar çerçevesinde, Rio Çevre ve Kalkınma Deklarasyonu ilkeleri ile ulusal koşullar ve kapasiteler dikkate alınarak, plastiğin tüm yaşam döngüsünü kapsayan bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi öngörülmektedir[6]. Bu yaklaşım, bağlayıcı ve gönüllü unsurların birlikte değerlendirileceği, deniz çevresi de dâhil olmak üzere plastik kirliliğini hedef alan hukuken bağlayıcı uluslararası bir düzenlemenin geliştirilmesini amaçlamaktadır.
Let’s Be Nice to the Ocean: Deniz Korumasında Yeni Bir Dönem ve Parmentier’in Mirası
2023’te başlatılan Let’s Be Nice to the Ocean girişimi, denizlerin korunmasına yönelik etik temelli yaklaşımıyla kısa sürede küresel ilgi toplamıştır. Konferans’ta güçlü sivil toplum katılımı ve siyasi destekle gündeme gelen girişimin merkezindeki Koruma İlkesi (Protection Principle), 110’dan fazla kuruluş tarafından resmen desteklenmiştir. İlkeye göre, deniz kaynaklarını kullanmak isteyen aktörler, faaliyetlerinin doğaya zarar vermediğini kanıtlamakla yükümlü. 64 liderin katılımıyla siyasi iradenin güçlendiğini gösterirken ancak yayımlanan “Nice Talk – Now, Walk the Talk!” değerlendirmesi, verilen sözlerin somut eylemlere dönüşmesi gerektiğini net biçimde ortaya koymuştur. Konferansta BBNJ Anlaşması’nın yürürlüğe girme süreci, Güney Okyanusu’ndaki iklim baskısı ve koruma alanlarındaki dip trolü gibi kritik sorunlar öne çıkmaktadır. Girişim, Koruma İlkesi Uygulama Görev Gücü’nün kurulmasına öncülük etmiştir. Ne yazık ki, bu vizyonun mimarı ve girişimin koordinatörü Rémi Parmentier, BM Okyanus Konferans’ının hemen ardından, 26 Haziran 2025’te yaşamını yitirdi. Parmentier, sadece bir çevre diplomasisi öncüsü değil, aynı zamanda okyanusun bir kaynak değil, hak öznesi olarak ele alınması gerektiğini savunan güçlü bir ses olarak anılacaktır. Onun mirası, etik temelli deniz koruma politikalarında yaşamaya devam edecektir.
Konferansın Türkiye Açısından Değerlendirilmesi
Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak, 2025 BM Okyanus Konferansı boyunca denizlerin korunması ve sürdürülebilir kullanımı konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde önemli katkılar sunmuştur. Türkiye, FAO Sorumlu Balıkçılık Davranış Kuralları doğrultusunda sürdürülebilir balıkçılık politikaları geliştirmiş; küçük ölçekli balıkçıların desteklenmesini öncelikli bir politika haline getirmiştir. Türkiye yayınlamış olduğu “Okyanus Eylem Panelleri Kavramsal Belgelerine Türkiye’nin Katkıları” isimli belgede, ekosistem temelli yönetim (Ecosystem-Based Management-EBM), entegre kıyı alanları yönetimi (Integrated Coastal Zone Management-ICZM) ve mekansal saha planlaması (Marine Spatial Planning-MSP) yaklaşımlarının Türkiye’nin deniz ve kıyı yönetimi politikalarının temelini oluşturduğunu; denizel biyoçeşitliliğin korunması amacıyla koruma alanları ilan edildiğini ifade etmiştir[7].
Türkiye, Barselona ve Bükreş Sözleşmeleri çerçevesinde bölgesel işbirliği süreçlerine etkin biçimde katılmış; özellikle Akdeniz havzasında iklim değişikliğine uyum ve etkilerin azaltılması konusunda bilimsel ve kurumsal kapasitenin artırılmasını hedeflemiştir. Türkiye ayrıca, mavi ekonomi yaklaşımını benimseyerek deniz yenilenebilir enerji, sürdürülebilir balıkçılık, ekoturizm gibi alanlarda ekonomik fırsatlar yaratmaya yönelik çalışmalar yürütmüştür. Türkiye, az gelişmiş ülkeler ve küçük ada devletleri için deniz teknolojilerine adil erişim, bilimsel işbirliği ve kapasite geliştirme konularında da yapıcı bir yaklaşım sergilemiştir. Bu çerçevede, BM Teknoloji Bankası’nın işlevselliği öne çıkarılmış ve SKA 14’ün uygulanmasında bu kurumun destekleyici rolüne vurgu yapılmıştır.
Türkiye, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) taraf olmayan devletlerden biri olarak, sözleşmeye yapılan doğrudan atıflara çekince koymuştur. Buna karşılık, taraf olduğu diğer uluslararası anlaşmalar ve bölgesel anlaşmalar aracılığıyla denizlerin korunması ve kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı konusunda yükümlülüklerini yerine getirdiğini ifade etmiştir[8]. Son olarak, SKA 14’ün halen en az finanse edilen sürdürülebilir kalkınma amaçlarından biri olduğuna dikkat çeken Türkiye, bu hedefin gerçekleştirilmesi için yenilikçi finansman mekanizmalarının, kamu-özel sektör ortaklıklarının ve uluslararası işbirliğinin artırılması gerektiğini savunmuştur.
UNOC 3, küresel okyanus koruma ve sürdürülebilir kullanım gündemini yeni bir ivme ile ileriye taşımıştır. Nice’de alınan kararlar ve ortaya konan taahhütler; derin deniz madenciliğine moratoryum çağrısı, BBNJ Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi yönünde atılan somut adımlar, DKA’ların yaygınlaştırılması ve finansman mekanizmaların çeşitlendirilmesi konularında ortak bir vizyon oluşturmuştur[9]. Ancak konferansta beyan edilen ilkelerin uygulanmaya yönelik mekanizmalarla desteklenmesi kritik önemdedir. 2028 yılında Dördüncü BM Okyanus Konferansı’nın Güney Kore ve Şili ev sahipliğinde yapılmasına yönelik bir teklif yer almaktadır.
Sonuç olarak, Üçüncü BM Okyanus Konferansı, deniz ekosistemlerinin korunması ve SKA 14’ün gerçekleştirilmesi adına stratejik bir dönüm noktasıdır. Şimdi, beyanlardan eylemlere geçme zamanıdır. Delegelerin, devletlerin, özel sektörün, sivil toplumun ve akademinin ortak akılla hayata geçireceği somut adımlar, okyanusların geleceğini belirleyecektir.
[1] Ayrıntılı program ve konferans boyunca farklı alanlarda eşzamanlı gerçekleştirilen yan etkinliklerin listesine ulaşmak için bknz: https://sdgs.un.org/conferences/ocean2025/programme (erişim tarihi, 7 Temmuz 2025)
[2] 08.07.2025 tarihi itirabariyle Sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan ülkelere ilişkin mevcut durum için bknz: https://treaties.un.org/PAGES/ViewDetails.aspx?chapter=21&clang=_en&mtdsg_no=XXI-10&src=TREATY (erişim tarihi 7 temmuz 2025).
[3]Statement at the third United Nations Ocean Conference, https://www.isa.org.jm/news/statement-at-the-third-united-nations-ocean-conference/.
[4] The Tide Is Turning: Here’s What Happened At UNOC3, https://dsm-campaign.org/unoc3-summary/.
[5] Concept Paper for Ocean Action Panel 4: Preventing and significantly reducing marine pollution of all kinds, in particular from land-based activities, https://sdgs.un.org/sites/default/files/2025-05/25-00808%20ATT%20Formatted%20OAP4%20Marine%20Pollution-REV.pdf (Erişim Tarih, 2 Temmuz 2025)
[6]Resolution adopted by the United Nations Environment Assembly on 2 March 2022, https://docs.un.org/en/UNEP/EA.5/Res.14 (Erişim Tarihi, 2 Temmuz 2025)
[7] Inputs of Türkiye to the Concept Papers of the Ocean Action Panels for the 2025 UNOC, https://sdgs.un.org/sites/default/files/2024-12/Tu%CC%88rkiye%20inputs.pdf.
[8] Inputs of Türkiye to the Concept Papers of the Ocean Action Panels for the 2025 UNOC, https://sdgs.un.org/sites/default/files/2024-12/Tu%CC%88rkiye%20inputs.pdf.
[9] 2025 BM Okyanus Konferansı sonucunda kabul edilen “Our ocean, our future: united for urgent action” başlıklı A/79/L.97 No.lu BM Genel Kurul Kararı için bkz. <https://docs.un.org/en/A/79/L.97> (erişim tarihi: 20 Haziran 2025).