Bekle Bizi Antarktika..
Prof. Dr.Bayram ÖZTÜRK
İ.Ü. Öğretim Üyesi. TÜDAV Başkanı
Aylardır yollardayız
Belki de yüzyıllar geçti üstümüzden
Nerde Antartika
Hani nerede sütbeyaz karınlı penguenler
Kara nerede
(Oktay Sönmez, “Seni Antarktika’ya Götüreceğim“ isimli şiirinden)
Son zamanlarda Güney kutbu (Antarktika) ve Kuzey kutbu (Arktik) Türk kamuoyunda daha çok konuşulmaya ve ilgi duyulmaya başlandı. Çünkü buzulların erimesi ve iklim değişikliği buna bağlı olarak akıntıların özelliklerinin değişmesi, denizel canlı kaynakların sürdürülebilirliği ve deniz koruma alanları konusu bizim kamuoyunda da tartışılıyor.
2014 yılında Japon Kutup araştırmaları Enstitüsü’nün 56. seferine misafir araştırmacı olarak davet edildiğimde neler yapabileceğimizi anlamak açısından iyi olacak diye düşündüm. Çünkü geçen yıl bir grup bilim insanıyla “Türk Antarktika Bilimsel Araştırmaları Yol Haritası” isimli bir çalışma yazmış ve bunu basmıştık. Katıldığım araştırma seferi Avustralya’nın Fremantle şehrinden başlayıp Güney Okyanus kıyılarından Antarktika’yı da kapsayacak şekilde dört ayda tamamlanmak üzere planlandı. Bu sırada Japonlara ait Syowa araştırma üssünde kalarak hem deniz çalışmalarına katılıyorum hem de yapılan araştırmalar için gereken lojistik ve planlamalarla ilgili tecrübe ediniyorum. Ayrıca çevre kıyıları da görerek inceleme imkanım oluyor. Dört aylık seferin daha ilk ayındayım.
Ben Güney okyanus ve Antarktika arasındaki alanda çalışmalarıma devam diyorum. Çok ağır ve kuvvetli denizler var ama üç vardiya iş var, baştan aşağı Avustralya, Güney okyanusu ve Antarktika arasındaki ölçümleri ve çalışmaları 30 Mart 2015‘e kadar bitireceğiz. Bulunduğum gemi Japon deniz kuvvetlerine ait bir askeri gemi; adı Shirase ve 135 metre. Toplam 247 kişiyiz 71 kişilik araştırmacı var. Gemide ayrıca araştırmalarda kullanılmak üzere 4 adet Bel212 model helikopter bulunuyor. Bu helikopterler aynı zamanda en ince buz tabakasına bakarak geminin buzlar arasında daha kolay hareket etmesine yardımcı oluyor. Ölçümlerimiz arasında Güney Okyanus’ta 220m ile 2500m arasında değişen soğuk su akıntısının değişimi ve bunun dünyadaki bütün akıntı sistemini etkileyip böylece küresel iklimi etkileyip etkilemediğine bakıyoruz. Ayrıca deniz koruma alanları konusu ve kirlenme ölçümleri var.
ANTARKTİKA NERESİDİR
Bir coğrafya haritasına baktığımızda aslında dünya üzerinde tek bir okyanus görürsünüz. Çünkü yeryüzünün % 71’in suyla kaplı olduğu ve bizlerin kıta denilen adalar üzerinde olduğumuz hemen görülebilir. Antarktika’da bunlardan biridir ve tarihi, bilimsel, kültürel ve coğrafi nedenlerle diğer kıtalar gibi ayrılmıştır. Tarihsel açıdan bakıldığında Atlantik, Pasifik, Hint ve Arktik Okyanusunu hemen sayabiliriz ama Güney Okyanus en yeni okyanus hatta bütün tartışmalara rağmen. Antarktika ile 60 derece güney enlemleri arasındaki hat artık beşinci okyanus. Bu kıta Antarktika antlaşmasına göre yönetilen bir kıtadır. Buna göre kıtanın tamamını ve 60 derece güney enleminin içindeki bütün kara ve buz parçasını kapsar. Antlaşma ilk kez 1959 da 12 ülke tarafından imzalanmıştır. Bu imzacı ülkeler; Arjantin, Avustralya, Belçika, Şili, Fransa, Japonya, Yeni Zelanda, Norveç, Güney Afrika, O zamanki Sovyetler Birliği yani şimdiki Rusya Federasyonu, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. Günümüzde ise imzacı sayısı 50 ülke olmuştur. Ülkemiz ise istişari olmayan ülke statüsüyle antlaşmaya taraftır. Yani danışman ülke grubunda değildir. Ancak olmak için çaba göstermesi gerekmektedir. Antlaşma gereği burası silahsız bir yerdir veya silah bulundurmak ve kullanmak yasaktır. Bu kıtada ülkelerin toprak ve hak iddiaları askıya alınmıştır. Antarktika sözleşmesinin bir eki olan Madrid protokolü bilimsel araştırma dışında petrol veya mineral çıkarmayı yasaklamıştır ve bu 2048 yılına kadar devam edecektir. Bundan sonrasının ne olacağı ise yeni gelişmeler bağlı olacaktır. Bu protokol uzatılabilir veya kıtanın kaynaklarından yararlanmak isteyen bazı ülkeler tarafından yenilenmeyebilir.
Kıtaya yazları belki 3000 kadar araştırmacı ile 30.000 kadar turist ziyarete gelir. Turistler daha çok gemilerle batı tarafındaki Yarımada’dan gelir ve giderler. Ama bunun da bazı koşullar vardır. Antarktika Anlaşması Çevre Koruma Protokolü’ne göre insan etkinlikleri sınırlıdır. Bu kıtaya yabancı olan bitki ve hayvanların girişi ve çıkış yasaktır. Bunun yanında bu bölgede yaşayan hayvanlara yaklaşmakta belli mesafeyle sınırlıdır. Örneğin çok konuşulan penguenlere en fazla beş metre yaklaşılabilir. Kıtada nükleer deneme ve radyoaktif atıkların bulundurulması ve boşaltılması da yasaktır.
Antarktika deyim yerindeyse bir aşırılıklar kıtasıdır. Öyle ki en soğuk, en kuru, en rüzgarlı, en yüksek gibi bütün sıfatları hak eder. Özellikleri olan bir kıtadır. Önce bir bilim ve barış kıtasıdır. Bilim insanları için bulunmaz bir bilim cennetidir. Örneğin radyo dalgalarını analiz etmek, mukayeseli insan biyolojisi ve tıp araştırması yapmak, iklim değişikliğini incelemek, deniz canlılarını araştırmak ilk akla gelenlerdir. Yani bilim insanları için yaşayan bir yeryüzü laboratuvarıdır.
Antarktika sadece bilimsel araştırmalar için değil ticari ve jeopolitik nedenlerle de önemlidir. Bu nedenle de bazı ülkeler kıta üzerinde hak iddia ederler. Bazı ülkelerse sessizce yaptıkları araştırmaları bir yana koyarak zamanı gelince hak iddia edeceklerdir veya en azından masada oturacaklardır. Kıtada önemli miktarda bakır, altın, manganez, kalay, uranyum ile değişik miktarda gaz ve petrol de bulunmaktadır.
Ancak şu andan bunları ticari amaçla çıkarmak ve kullanmak mevcut sözleşmeye göre mümkün değildir. Bu arada dünyadaki tatlı suyun % 90’ının Antarktika’da ki buzulun içinde olduğunu da size hatırlatmak isterim. Bilim insanları, şirketler hatta devletler mesela (Bir dönem Suudi Arabistan) eriyen veya erimeyen bu buzulların tatlı su açığı olan kıtalara taşınması için birçok proje üretiyorlar. Örneğin bu buz dağlarını gemilere yükleyip Afrika’da su kıtlığı olan alanlara boşaltmak ve kullanmak mümkün olur mu veya nasıl olur? Acaba buzulların taşınması trenlerle mi daha kolay olur. Küçücük bir buz dağının bile orta büyüklükte bir şehrin su ihtiyacını uzun süre karşılayacağını düşünelim.
Güney Okyanus büyük balıkçılık yataklarına sahiptir ve onun için birçok devletin gözü orada. Ama buradaki stoklar için bile sürdürülebilirlik konusu geçerli. Mesela bu bölgede yaşayan buz balıkları ile morinalar acaba iklim değişiklinden nasıl etkilenecek? Yumurtlamak için soğuk suyu seven bu tür sıcaklık değişimlerine çok duyarlı. Daha fazla tatlı su girişi ve ısınma burada yaşayan balık türlerini nasıl etkileyecek bunlar cevaplandırılması gereken sorular. Bu soruları kıta ekosisteminin temel taşı ve bir tür karides olan Kril için de sorabiliriz. Acaba daha az buz bu karidesin av miktarını nasıl etkiliyor veya su sıcaklığı ve atmosferik dolaşım kril popülasyonunu nasıl etkiliyor? Kril’ün büyümesiyle diyatom patlamasının bir ilişkisi var mı? Fitoplankton kompozisyonun değişimi acaba çevresel faktörlerin etkisi altında mı? Bilim dünyası bu soruları daha çok tartışacak ve bizde burada Güney Okyanus’ta ki çalışmalarımız sırasında uzun uzun konuşuyoruz.
Unutmayalım ki, Antarktika sadece buz değildir. Bu okyanus küresel okyanus döngüsü için de çok önemlidir. Soğuk sular dibe batınca okyanus döngüsüne katılır bu ise bütün okyanuslar için ısı transferini oluşturur. Yani dünyamızın uzun süreli iklimini kontrol eden bir etken haline gelir. Bu arada, Antarktika’nın Amudsen denizi kıyılarındaki buzların erimeye başladığı ve bunun deniz suyu seviyesinde yükselmelerine neden olacağını biliyoruz. Daha da önemlisi bu erimenin muhtemelen bu bölgedeki soğuk su sistemini değiştireceği iddialarını da inceliyoruz. Bu durumda küresel akıntı sisteminde ve dolayısıyla iklimlerde değişimler görülebilir ki bu da bütün dünya uluslarını derinden etkileyecek bir olgu olarak karşımıza çıkar. İşte araştırma konularımızdan biri budur.
HAK İDDİALARI
Antarktika üzerinde ülkelerin hak iddiaları Antarktika antlaşması gereği askıya alınmakla birlikte halen yedi ülke hak talep etmektedir. Bu ülkeler Norveç, Avustralya, Şili, Arjantin, Fransa, İngiltere ve Yeni Zelanda’dır. Oransal olarak en fazla hak talep eden ülke Avustralya’dır ve kıtanın %42 sini istemektedir. Sir Douglas Mawson’un bu kıtayı keşfettiğini ileri sürmektedirler. Ancak bu hak iddia ettiği alanlara Çin ve Hindistan kendi üslerini kurmuşlardır. İkinci büyük hak iddia eden ülke ise Norveç’tir.
Türk bilim insanlarının Antarktika ve Arktik konusundaki bilimsel birikimi ne yazık ki sınırlıdır. Bu konuda araştırma yapan az sayıda araştırmacı kitlesi vardır ve bunların çoğu da zaten ya Amerika, Norveç ya da Almanya’dan seferlere katılmıştır. Bilinen ilk araştırmacının Rahmetli Atok Karali olduğu tahmin edilmektedir. Buradaki başarılı araştırmalarından dolayı Antarktika’da, Marie Byrd Land’deki Matikonis Tepesi’nin 5 deniz mili (9 km) doğusunda yer alan ve çoğunlukla karlarla kaplı Coulter Tepelikleri’nin doğu tarafındaki küçük kayalıklara, Antarktika Yer İsimleri Danışma Kurulu (USACAN) tarafından, Plato İstasyonu’nda görevli iyonosfer fizikçisi Atok Karaali’ye ithafen “Karaali Rocks (75°22’S; 137°55’W)” yani Karaali Kayalıkları adı verilmiştir (1968). Herhalde bu kıtada ismi konulan ilk Türk rahmetli Karaali olmalıdır. İkincisiyse halen Koç Üniversitesi Rektörü olan Sayın Prof. Dr.Ümran Inan’ın adı da başarılarından dolayı Antarktika’da bir alana verilmiştir. Bunlar biz Türk bilim insanları için gurur vesilesidir ve açık bir motivasyon nedenidir. Bu arada geçen hafta Madrid protolünün kabulü için meclise gönderildiğini de öğrendim ve sevindim.
Yapmamız gereken daha çok bilim insanının özellikle doktara yapan genç bilim insanlarımızın buraya ilgi duyarak çalışmaya gelmeleridir. Evet, isteyen varsa burs ta var. Uluslararası bir sistemin parçası olmak ve konuşmak için değil bilgi üretmek istiyorsanız konuşalım. Yapılacak iş çok beyaz kıta ve çevresinde.
Hoşça kal Türkiyem, hoşça kal güzel ülkem. Dağlarına bahar gelince kısmetse döneceğim Mart sonu.