Biyolojik Yayılım

TÜRKİYE DENİZLERİNE GİREN YABANCI TÜRLER İÇİN BİZİMLE İŞBİRLİĞİ YAPIN..

DENİZEL YABANCI TÜRLER NEDİR?

Yabancı türler, normal habitatları ya da yerli ülkeleri dışında yerleşmiş olan, bir şekilde denizlere taşınmış yerli olmayan türlerdir. Denizel ortam içerisinde yabancı türler genellikle en fazla liman, marina ve akuakültür yapılan bölgelerde daha çok insan aktivitesinin yoğun olduğu alanlarda bulunurlar. İstilacı türlerin biyoçeşitlilik üzerine tehdidinin, habitat kaybından sonra ikinci sırada olduğu düşünülmektedir ve bazı ekosistemlerde şimdiden yabancı türler, yerli türlere göre sayıca üstün durumdadır.

Yabancı türler doğal habitatları dışındaki alanlara, kasten yada tesadüfen girmişlerdir. Bir kere yeni habitatlarına yerleştikten sonra, çevre üzerinde potansiyel tehdit oluştururlar. Orada yaşayan yerel türlerle rekabet ederek üstün gelebilirler ve bazen yeni çevrelerini tamamen ele geçirirler.

YABANCI TÜRLER NASIL DAĞILIR?
Yabancı türler bir bölgeden diğerine birçok yolla yayılabilir. Rüzgar veya okyanus akıntıları ile doğal olarak taşınabildikleri gibi deniz bitkileri ya da plastik kaplar gibi yüzen cisimlere tutunarak da taşınabilirler.
Birçok yabancı tür de insanlar tarafından taşınmıştır. Gemicilik / Deniz taşımacılığı, yabancı türlerin kazara yeni ortamlara tanıştırılmasının en önemli nedenlerinden biridir. Larvalar balast suları içerisinde çok uzun süre canlı kalabilirler ve doğal alanlarından yüzlerce mil uzakta suya bırakılabilirler. Ergin hayvanlar gemilerin karinaları üzerinde kolonize olabilirler ve yolculuk boyunca ve gidilen limanlarda larvalarını suya bırakırlar. Diğer türler akuakültür yada stok sağlamak amaçlı yada kazara bu türlerle birlikte yeni bölgelere tanıştırılırlar.

YABANCI TÜRLERİN YAYILIŞ HIZININ DÜŞÜRÜLMESİ
Dünyanın her yanında, insanoğlu yüzyıllardır, kasten ve kazara bitkilerin ve hayvanların yayılışlarını etkilemektedir. Önleme tedbirleri, bir kere yabancı olan tür bölgeye yerleştikten sonra daha zor ve masraflıdır.

YABANCI TÜRLERİN YAYILIŞ HIZLARI ŞU ŞEKİLLERDE DÜŞÜRÜLEBİLİR :
•Akuakültür türlerinin ithalini kontrol altında tutarak
•Gemi balast sularının işleme tabi tutup, kıyı sularına boşaltımını kontrol altına alarak
•Gemilerin ve daha küçük teknelerin gövdelerine yapışan fouling organizmaları azaltarak
•Akvaryum türlerinin uygun kullanımını sağlayarak
•Dalış ve balıkçılık ekipmanlarını iyi temizleyerek
•Restorasyon ve rehabilitasyon programlarında yerel türleri kullanarak

TÜDAV ‘A NASIL YARDIM EDEBİLİRSİNİZ!
Eğer bu türlerden herhangi birini bulursanız;
•Bölgeyi ve tarihi kaydedin
•Plastik bir torbanın içine örnek alın ve/veya fotoğrafını çekin
•Görülen bir kayıt için bize ulaşın/ilişki kurun. TÜDAV size gönderdiğiniz türlerle ilgili mutlaka bilgi verecektir. Bu yolla oluşturulan bilgi bankasına katkınız olsun. DENİZLERİMİZDEKİ EKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLERİ ANLAMAYA YARDIMCI OLUN.

Not : Caulerpa taxifolia (Katil yosun, ismi bu bitkiye yakışmamakla birlikte) örnek alma amaçlı bile koparılmamalıdır. Çünkü koparılan ve dağılan parçalar yeni koloniler oluştururlar.


Caulerpa taxifolia
Katil Yosun,Görürüseniz bize bildirin.….

Nasıl tanırsınız:

Güzel yeşil bir su yosunudur. Sürünücü bir gövdesi vardır ve stolon denir. “Caulerpa” denmesinin nedeni budur. Latince, “Caulos”, “eksen” ve sürünmekten gelmektedir. Bu stolon 1m uzunluğa ulaşabilir ve kökleri ile dibe tutunmuştur. Stolonların yapraklar vardır ve bu yapraklarda iğneler ve yaprakçılar bulunmaktadır. Bu uzun yaprak kollara ayrılır ve 5 ile 65 cm uzunluğundadır.

“Tek başıma üstesinden gelebilir miyim? ” “Sökmem gerekli mi?”

Bu su yosununa dokunmanın insan sağlığı için bir zararı yoktur fakat bu türün ekilmesi, satılması veya bir yerden bir yere taşınması kanunlar tarafından yasaklanmıştır (bu kanunlar Fransa ve İspanya ve uluslar arası organizasyonlar tarafından uygulanmaktadır). Bu bitkinin ekilmesi ve büyütülmesi çok dikkat edilmesi gereken bir eylemdir ve otoriteler tarafından yürütülmelidir.

Dikkat et! Caulerpa taxifolia’nin yayılmasına yardımcı olma! Yeni alanları bu türlerle kirletme!

Su yosunun herhangi bir kısmı suyun dışında, ılıman, rutubetli bölgelerde bir haftadan fazla hayatta kalabilir. Ve denize bırakıldığı an, gelişimine devam eder.

Çok dikkatli olmadığımız sürece, kirlenmeyi engelleyemeyiz

Bu su yosununu bir alandan diğerine taşımak çok kolaydır. Bu tür bazen birkaç yüz km uzağa bile gidebilir.

Eğer kaza eseri bu su yosunun bir kısmını koparırsanız, denize atmayın. Bir poşete koyun.

Bizi arayıp bilgilendirmeniz büyük önem taşımaktadır:

Günümüze kadar, bilinen Claulerpa alanlarının 90 %’dan fazlası dalgıçlar, balıkçılar ve yelkenciler tarafından bize bildirilmiştir.

Eğer bu su yosunun ilerleyişini gözlemlemek istiyorsak, kontrol etmek için etkili stratejiler geliştirmeliyiz. Sizin yardımınıza ihtiyacımız var.

Bilinen lokasyonları haritada belirtilmiştir.

Araştırmacılara aşağıdaki bilgileri sağlayabilmeniz büyük önem taşımaktadır: bulunduğu alan, derinlik, alt tabakanın yapısı (kum, kaya, Posidonia meadows, vb.) ve bitkinin kapladığı yaklaşık yüzey alanı.

1984’de Akdeniz’de yayılmaya başlaması ile birlikte, Caulerpa taxifolia tarafından kullanılan yüzey alanlarının sayısı giderek artmaktadır. Her bir bölgedeki artış oranı, ilk alandaki artış oranına benzerdir (Fas, ilk hektar 5 yıl içinde bu tür tarafından kaplanmıştır). 1996’nın sonunda, ilk gözlemin yapıldığı alanın her iki tarafında da bu alan 10 km’ye ulaşmıştır ve kolonize olan yüzey alanının 99 %, Toulon (Fransa) ve Alassio (Imperia’nın 25 km doğusunda, İtalya) arasındadır.

Bu araştırma programının amacı nedir?

1984 yılında kaza eseri Fas denizlerine taşındığında, bu yeşil tropikal su yosunu Caulerpa taxifolia Akdeniz kumsalı boyunca hızlıca yayıldı. Bu su yosunu, bu tipin tropik popülasyonlarında veya Akdeniz’e taşınan diğer su yosunlarında daha önce hiç gözlemlenmemiş bazı benzersiz özelliklere sahip olmaktadır (soğuğa dayanıklılık, gigantizm, gelişim gücü, yoğunluğu, ekolojik baskınlık, vb. ).

Bütün sabit tabakalarda (kaya, kum, ince kum, Posidonia meadows) koloni oluşturabilir. Her türlü dipte, özellikle 3 ile 40 m arasında bulunabilir. Caulerpa yaz ayında 99m derinliklerde bile gözlemlenmiştir. Hem kaliteli temiz sularda hem de kirletişmiş limanlar veya dalgaya maruz kalan kayalıklarda bulunurlar.

Kışın daha az olmasına rağmen, Caulerpa taxifolia asla tamamen yok olmaz: birkaç gün için 7oC’de hayatta kalabilir ve 3 ay 10oC’de yaşayabilir. Suyun sıcaklığı 15oC üstüne çıktığında, yeniden gelişmeye başlar. Akdeniz’de gelişimi ve hayatta kalma başarısı iklim değişiklikleri ile alakalı değildir. Ve hiçbir kış, ne kadar zor olursa olsun, bu türün tamamen yok olmasına neden olmaz.

Tahrip Edici Bir Etki

Bu kalıcı bitki çayırlarının yayılımı bütün dip alanını kaplayana kadar her yıl devam eder. Alandaki diğer su yosunları üzerine baskınlık kurar veya onların yerlerini alır ve

Posidonia çayırlarını etkiler. Fauna büyük değişiklikler içine girer, özellikle sabit türler (Gorgonia, süngerler, vb. ) ve küçük hareketli faunalar (ör. deniz kestaneleri). Bu yeni baskın tür balıklar veya diğer deniz omurgasızları tarafından ya hiç ya da çok az tüketilir. Bu durum ekolojik etkisini çok daha tehlikeli hale getirir.

En yoğun olarak ve uzun dönemler boyunca bu tür tarafından ele geçirilen alanlarda, bazı balıkların alandaki varlıklarında azalmalar gözlemlenmiştir. Açık deniz balıkçılığı ve dalışın bazı alanlarda etkilenmesi ile, ekonomi ve insan aktiviteleri açısından tepkiler de başlamıştır.

Akdeniz sığ su ekosistemleri için büyük risk

Bu su yosunlarının gelişimleri ve etkileri üzerindeki anlaşmalar, 1990’dan beri otoriteleri uyaran bilim dünyasının korkularını onaylamıştır. Bilim insanları, yabancı türlerin Akdeniz sığ su ekosistemlerinde bulunan biyoçeşitlilik, ekolojik denge ve ticari kaynaklar üzerinde ana risklerden biri olduğunu savunmaktadır.

Sorunun Çözümü

1991’de sorunun çözülmesi hala mümkün iken önlemlerin alınması belirtilmiş olsa bile Caulerpa taxifolia sorunun kökünün kurutulması sağlanamamıştır.

1992 yılının sonlarından beri, su yosunları tarafından kaplanan yüzey alanı çok büyük boyutlara ulaşmıştır ve günümüzde bilinmektedir ki bu sorunu kimyasal veya fiziksel olarak ( elle bölgeden çıkarma, tuz, bakır vb.) çözmek mümkün olmayacaktır. Tekniklerin bazıları hala araştırılmaktadır. Büyük kolonilerden uzakta kalan küçük izole alanlar için kullanılabilirler ve bu metot, bazı bölgelerde başarıya ulaştı bile. Aynı zamanda biyolojik çalışmalardan da bazı umut verici sonuçlara ulaşıldı (bu su yosunları ile beslenen yumuşakçaları kullanarak).