Financial Times Editörü’ne mektup
BOĞAZLAR, DOĞA VE TANKERLER İÇİN GÜVENLİ OLMALIDIR
İngiltere’de çıkan Financial Times gazetesinin 16 Ocak 2004 tarihli sayısında, Editöre Mektuplar köşesinde, Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında bir mektup yer almıştır. İnternetten sağlanan yazının çevirisi şöyledir:
12 Ocak tarihli “İstanbul Boğazı’ndaki Trafik Avrupa’yı Petrolsüz Bırakıyor” başlıklı yazınızı okuduğumda derin bir hayal kırıklığına uğradım. Boğaz’da yaşayan birisi olarak konu ile ilgili endişemi sunmak istiyorum. Türkiye, boğazlardaki trafiği engelleyerek jeopolitik önemini sürdürmeye çalışmıyor, ancak güvenlik ve çevre konuları nedeniyle ihtiyatlı bir yaklaşım sergiliyor.
Bildiğiniz gibi İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi Türkiye sınırları içerisinde bulunuyor ve Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlıyor. Çeşitli çevresel problemlerden ötürü boğazlardaki deniz canlıları birçok defa yok olma tehlikesiyle yüzyüze kalmıştır. En ciddi tehditlerden birisi ise petrol sızıntısıdır. İstanbul Boğazı dünyanın en işlek su yollarından birisidir: 2000 yılı içerisinde toplam 50 bin gemi boğazlardan geçiş yaptı ve bunların yüzde beşi 200 metreden uzun, 100 milyon ton kapasiteli dev tankerlerden oluşuyordu.
Boğazlardaki gemi kazaları dört katagoride gerçekleşiyor: Çarpışma, batma, yangın ve karaya oturma. En sık gerçekleşen kazalar çarpışma neticesinde meydana geliyor ve görüş alanının yetersizliği ve kuvvetli akıntıdan kaynaklanıyor.
Söylemeye gerek yok, ama bu gibi kazaların ardından yıllarca süren ekolojik afetler yaşanıyor. Tabii ki maddi tazmin mümkün, ancak doğayı parayla onaramazsınız. Öyleyse neden ihtiyati tedbirler alınmasın? Problem İstanbul Boğazı’nın çok dar olmasından -en dar yeri sadece 740 metre- kaynaklanıyor.
Kuvvetli akıntı, girdaplar ve özellikle ilkbahar ve kış aylarında karşılaşılan yoğun ve ani sis gibi doğal engeller nedeniyle izlenen rota zor ve tehlikeli.
Boğazlarda geçen yıldan beri yeni bir trafik sistemi uygulanıyor. Sistem 10 milyon dolara mal oldu ve bu maliyet petrol şirketleri ya da tankerlerin sahipleri tarafından değil, Türk vatandaşları tarafından karşılandı. Geçtiğimiz yıllarda boğazlardan geçen gemilerin sayısında, büyüklüklerinde ve İstanbul’da yaşayan 10 milyonluk nüfusu tehdit eden tehlikeli yük taşımacılığında bir artış yaşandı. Siz Amsterdam’daki kanallardan ya da Paris’teki Sen Nehri’nden günde en az 10 adet dev petrol tankerinin geçmesini kabul eder misiniz? Boğazlar bir su yolu haline geldiğinden beri yaşanan trafikten dolayı kendimizi güvende hissetmiyoruz.
İlgilendiğimiz ilk şey halkın güvenliği ve temiz bir çevre, petrol endüstrisi değil. İnanıyorum ki petrol şirketleri de İstanbul Boğazı’nda bir felaket yaşanmasını istemez. İki tankerin çarpışması halinde İstanbul’un tarihi mekanları, müzeleri ve camiileri de tehdit altında kalacak. Bu yapıların zarar görmesi, tüm insanlığa karşı bir suç teşkil etmez mi?
Terör konusundaki artan kaygılar, uluslararası toplum tarafından paylaşıldı. Þuna kuvvetle inanıyorum ki, petrol şirketleri boğazların güvenlik kurallarına en sıkı şekilde uyması gerekenlerdir. 11 Eylül 2001’den sonra yalnızca boğazlarda değil, tüm dünyada yeni güvenlik önlemleri uygulanmaya başlandı.
Sonuç olarak burada yaşayanlar için İstanbul Boğazı, bir rahatlama, Türk kahvesi içme ve balık tutma yeridir, petrol tankerlerinin yolu değil. Umarım yazarlarınız bu duyguları anlamaya çalışırlar.